Muzır Kartpostallar
Öğretmen okulunda kaldığım süre içinde idareden izin alarak kartpostal satışı yapardım. Bayramlarda, yılbaşında, koleksiyon için Atatürk'ün, şehirlerin, hayvanların, flört eden gençlerin artistlerin değişik kartpostallarını teneffüslerde, öğle arasında ve etüt aralarında satardım.
1971-1975 yılları arası hepinize kart sattığımdan eminim.
İstanbul ve İzmir de ki değişik firmalardan kartpostallar sipariş üzerine gelirdi. Postahanedeki memur ile tanıştığım için adıma gelen kolileri Mustafa Makineci okula getirmeden alırdım.
Küçük bir paketim gelmişti. Hemen postahaneden aldım. İçinde 50 kadar kartpostal ve katolok vardı. Bir de "Sayın müşterimiz yeni çıkan kartpostallarımızdan örnek olarak gönderiyoruz. Siparişlerinizi bekliyoruz" diye bir de katoloğun üzerine not yazmışlar.
Ücretsiz olarak gönderdikleri kartların içinde açık olan kartlar çoğunluktaydı. Gençlik bu ya arkadaşlarla baktık. Hemen sınıfta satışa başladım. Alıcısı çoktu...
Akşam yemekten sonra etüt başladı. Nöbetçi öğretmen yoklamayı aldı. Sınıfa öğretmenlerimizden Kemal Özkan ve Zülfü Kurtay girdi. "Yoklama var ellerinizi başınıza koyun" dediler.
Sıralarımıza gelerek üzerimizde ne varsa çıkarttılar. Neler yoktu: Değişik marka sigaralar, çakmaklar, sevgili resimleri, kibrit taneleri, ağızlıklar, tespihler, küçük bıçaklar ne ararsan var.
Benim üzerimden çıkanlar ilginçti. Birçoğu açık sayılabilecek kartpostalları masanın üzerine koydum. Kemal Özkan "Oğlum Şükrü ,Bunlar ne! koleksiyon mu yapıyorsun?" diye sitem etti. Çok sevdiği bir öğrencisini bu durumda görmesine üzülmüştü. Tek tek onlarda baktılar. Arkadaşlar da gülüşüyordu. Muzır yasasına takılmıştık. Sucun en büyüğü benimdi. Paketi postahaneden almam ayrı suç, kartları üzerimde taşımam ikinci suç.
Öğretmenler gidince arkadaşlar takılmaya başladılar."Bizdeki açık kartları da verelim koleksiyonun artsın" diye alay ediyorlardı.
Arkadaşlarıma mı kızayım,ceza alacağıma mı üzüleyim ne yapacağımı bilemedim. O akşam okulda genel bir arama olduğunu öğrenince üzüntüm biraz azaldı.
Ne yapıp edip disipline gitmeden Kemal Bey'i görmem gerekiyordu. Aklıma hemen katoloğun üzerindeki yazı aklıma geldi. Katoloğu aldım. Sabahleyin ilk teneffüste buldum. Kemal Bey’e: Öğretmenim bu kartları İstanbul'dan örnek olarak göndermişler. Benim böyle kart isteğim yoktu diyerek yazıyı gösterdim. Kemal Bey “O katoloğu ver kartpostallara ekleyelim. Çağırdığımızda söylersin" dedi. Sevinerek verdim.
Disipline gideceğim günü bekliyordum. Bazı arkadaşları çağırdılar. Sıra bana da gelecek diye korkuyla bekliyordum. Kartlar örnek olarak gönderildiği için disiplin kurulu gerek görmedi ki çağrılmadım.Postahaneden aldığım için de suçtu ama hatırlarına gelmedi sanırım.
Kemal Özkan öğretmenimizin bu iyiliği ve diğer birçok iyiliğine karşı ona olan sevgim daha da arttı. İstanbul'a tayini çıkmıştı. Mezun olduktan sonra biri Sezai Avcı arkadaşımla olmak üzere birkaç kez evinde ziyaret ettim. Aramızdan ayrılıncaya kadar iletişimimizi sürdürdük. Kendisine Allah'tan rahmet diliyorum.
Zülfü Kurtay öğretmenimizle de sürekli telefonla görüştüm. O ‘ na da sevgilerimi sunuyorum
Tüm öğretmenlerimi de saygıyla anıyorum...
Şükrü Tekin 1975
Burdur/Yeşilova
Okul
tekin